Klasik müziğin her tarafını herkesin sevmesi beklenemez. Bu yüzden, ilk başta akımlardan gireyim. (Arada atladıklarım olacak)
-Ortaçağ
-Barok
-Rokoko
-Klasisizm
-Romantizm
-Realizm
-Empresyonizm
-Ekspresyonizm
-….. (milyon tane akım var, bunlar bazı en temelleri)
Klasik müzik, aslen klasisizmin müziği iken zamanla anlam kaymasına kaymış ve bir şekilde tüm bu akımların hepsinin birden adı olmuş. Yoksa, örneğin, Bach ve Beethoven klasik müzikçi değildirler. Bach, Barok müzik akımındandır; Beethoven, Romantik dönemdendir. Ayrıca, klasik müzik dediğimiz dönem; o dönemin saray müziği. Bir nevi Divan Edebiyatı’nın Avrupa’daki müzik versiyonu.
Müziği de resim, heykel ve edebiyattan ayrı düşünmek zor. O yüzden neden zevk alıp almadığımı, bunun üzerinden açıklayacağım.
Romantik dönem çok zor, romantik dönemi bir iki istisna dışında sevmek de çok zor. Bakmayın, Ayışığı Sonatı’na, Für Elise’ye. Romantizmin asıl konusu aşk falan değil; savaşlar ve felaketler, karanlık doğa fenomeni, doğal afetler, böyle felaketlere karşı insanların çaresizliği, vb. konularını işliyor. Örneğin, birkaç romantik resim örneği göstereyim:
www.artchive.com 
Bu resim Francisco de Goya’nın 3 Mayıs 1808’de İspanya’nın bir köyünde yapılan infazları resmediyor. Romantik resmin tipik örneği.
Ya da şu.
3.bp.blogspot.com 
Bu da Caspar Friedrich’in karanlık doğa temalı bir romantik resmi.
Ya da Edgar Allan Poe tipik bir romantik edebiyatçıdır.
Romantik müzik de yine benzer oluyor bu temaya. Doğal afetleri anlatmaya çalışan bir parça, önce fırtına öncesi sessizliği ile bir şeyler çalar mırıl mırıl. Sonra fırtına başlar, orkestradaki ziller bol bol birbirine geçirilip durur; sanki yıldırımmış, şimşekmiş gibi sesler çıkarır. Ya da müzik savaş gibi şangır şungur ilerler. En iyi ihtimalle marş gibi olur. Piano sonatı ise yavaş yavaş sakin sakin giderken birden coşar, “Ne oluyoruz” dedirtir. İyi ki kralların bazıları neşeli müzik istemiş de, bazı parçaları neşeli neşeli yapmışlar. Parçaların arasına neşeli ve akışkan bölümler koymayı akıl etmişler. Şu anda çoğumuzun sevdikleri onlar genelde. Gerçek müzik severler, romantik müziğin o karanlık özünü seviyorlar bir şekilde. Hele ki Alman romantizmi; uzun bir piyano sonatı dinleyeceğime, Yüzyıllık Yalnızlık’ı okuyup tüm isimleri ve akrabalık ilişkilerini ezbere saymak daha kolay geliyor bana. (yapamam, o ayrı)
www.youtube.com
www.youtube.com 
Ama barok müzik, felsefesi gereği daha ilkel ama daha duygu karmaşalarını konu alan cinsten. O da karanlık ama biraz daha dalgalanmalı bir karanlığı var. Resimlerde ilk defa gölge ciddi ciddi kullanılmaya başlanmış, gölge kullanımı, perspektif bir tema haline gelmiş. Binalar süslenmiş, mimarlıkta öyle göstermiş kendini.
artgaga.com
www.yuobserver.org 
Karanlık ama bir yandan da şekere benzetilen bir yapısı var Barok dönem eserlerinin. Işık oyunları ilk kez sahneye çıkmış resimde; fırçayı biraz daha özgürce atmaya başlamışlar. Bu da müzikte kendini dalgalanmalar ile, özgür fırlamalıklar ile göstermiş. Şunun nakaratını sevmeyen insan azdır örneğin.
www.youtube.com 
En sevdiğim
www.youtube.com 
Şunu tanımayan yoktur
www.youtube.com
Kanımca Kış daha güzel, ona geçmek istedim o yüzden.
www.youtube.com
Barok müziğin tüm bu akımlar içindeki yeri ve önemini şöyle anlatayım. Caz için smooth jazz, metal için hair metal ne ise, barok da klasik müzik için odur. Nasıl ki smooth jazz, o kadar caz değildir ve oldukça sulandırılmış bir caz türüdür; konsantre ve öz değildir. Barok da klasik müzik için öyle, klasik müzik için asansör müziği gibi. Dolayısıyla başlangıç için en iyi nokta baroktan girip dönemlerle devam etmektir.
Sonuç, öyle her dönemi dinleyemiyorum. Sevdiklerimi dinlerken normal bir müzik dinler gibi dinliyorum ama müzikle gerçekten ilgilenenler onları dinlemiyor, çalışıyor. Her notanın üstünde çalışıyorlar ve dinlemek bir süre sonra yoruluyor bile.